Palm Springs - California Gezisi

Merhaba arkadaşlar!

Söz verdiğim gibi Kaliforniya gezisini de yazmaya başladım. Bu yazının konusu ilk durağım olan Palm Springs! Peki neden orası diye sorarsanız da cevabı basit. Ucuza bilet buldum :)


Seyahat nedeni: Ucuz Bilet!


Ucuzdan kasıt tabi ki $200 civarlarında olması biletin. Kalifornia Nev York'tan tam 5 saat uzaklıkta. Haliyle de uçak biletleri genelde 400 dolar civarında seyrediyor. Noel arasına da denk gelince bileti almam kaçınılmaz oldu. Aldığımda bir planım yoktu ama gelin görün ki tatil planı yapmak benim için bir eğlence :)


Palm Springs'in ilk sürprizi benim uzun zamandır görmediğim dağlar oldu.


Palm Springs'in okyanusa sahili olmamasına rağmen, hatta ve hatta adeta çölün ortasında konumlanmasına rağmen bu kadar güzel bir mimarı karaktere ve turistik kimliğe sahip olması beni gerçekten çok şaşırttı.


Planlar Planlar


Planlama işine geri dönecek olursak, ne kadar titiz olduğumu şu aşağıdaki ekran görüntüsüyle sizlerle paylaşmak istiyorum. Yanlış da anlamayın, tek de çıkmadım ben aslında bu yolculuğa. Plan yaparım fakat iş uygulamaya gelince %90'ını aslında yapamıyorum ve yanımdaki insanı bu planlarla boğmuyorum. Benim tek yapmak istediğim plansız kaldığımızda ne yapsak diye saatlerce düşünmeyelim ve nerde yiyelim içelim yahu dediğimizde elimizde telefonlarla restoran, kafe, bar aramayalım. Seyahat süresince tabi ki spontane birçok yere de girip çıkmaktan inanılmaz keyif alırım. Dediğim gibi benimkisi işleri garantiye almak...


Benim nerdeyse her gezi için oluşturduğum tablolardan sadece biri...



Palm Springs


Palm Springs şık oteller, yeni moda restoranlar, yeni şık mağazalar ve butikler, eğlence mekanları ve toplantı, kutlama ve dinlenmek için ortak alanlarla donatılmış bir şehir. Şehrin merkezi hakkaten de beklenenden çok daha canlı. Buraya havaalanı ile ilgili de bir dip not düşmek istiyorum çünkü çok çok çok çok güzel. Üstü açık olan bu havaalanının içerisinde birçok palmiye ağacı görmek de mümkün. Bütün her şeyi betimlemek yerine sizlerle bir fotoğraf paylaşıyorum ve yorumu size bırakıyorum.


Kaynak: visitgreaterplamsprings.com


Havanın nerdeyse tüm yıl boyunca sıcak olduğunu da söylemek lazım. Karşılaştırma yapmak gerekirse, ben Brookylnden ayrılırken hava -4 dereceydi ve indiğimizde güneşli bir hava bizleri yanaklarımızdan öpüverdi. 27 derecelik bu güzellik "iyi ki de almışım ben bu bileti" dedirten detaylardan sadece birisiydi. Palm Springs'in gelişen bir sanat sahnesi olduğunu da belirtmek lazım. Şehirde daha önce yer alan uluslararası film festivali, modernizm haftası, müzik festivallerinin yanı sıra mimari ve tasarım merkezi müzesinin de açılması sanat turizmine de yatırım yaptıklarının en net göstergesi.


Kaynak: pexels.com
america-arid-bushes-221148.jpg


Palm Springs yılda sadece 15-20 cm arasında yağış alıyormuş. Kışın dereceler gündüz 20-25 arası gece ise 5-10 dereceye kadar düşebiliyormuş. Yazlardan bahsetmek gereksiz geldi çünkü çöldeki hava 40 derece ve üzerinde seyrettiği bariz. Bizim için sadece bir başlangıç noktası olmasına rağmen doğasıyla beni büyüleyen bu şehre tekrardan gitmeyi dört gözle bekliyorum. Sadece kiralık arabımızı alıp yola çıkmak zorunda kaldık çünkü gece Vegas'ta olmamız gerekiyordu.


Araba Yolculuğu


Arabımızı aldıktan sonra yola koyulduk. Rotamız belliydi. Gece boyunca Joshua Tree ve Mojave çölünün ortasından sürerek Vegas'a ulaşacaktık. Ben yaptığımızın çok normal bir şey olduğunu düşünüyordum. Ta ki yemeğimizi yiyip yola çıkana kadar. Öncesinde yemekten bahsedeyim o zaman biraz. Yolculuğa geri döneceğiz. Merak etmeyin çok da inanılmaz bir şey gelmedi başımıza. Gelseydi ama kimsenin de haberi olmazdı sanırım. Yemek için yer ararken şu aşağıda gördüğünüz mekanı buluverdik.


Arabayı aldıktan sonraki ilk durağımız bu şirin barbekücü oldu.
IMG_4897.JPG


Burda yemek yeriz diye planlıyorduk ama maalesef içersi inanılmaz kalabalıktı. Bizim gibi bir sürü turist burada durmuş ve restoran çalışanları resmen çılgına dönmüş. Kapıda 10 kişilik bir sıra, bütün masalar dolu ve sağa sola koşuşturan telaşlı garsonlar. Arkadaşımla beraber yola çıkalım elbet bir şey buluruz dedik ve 1 saatlik yol sonrasında lokal bir barbekücü bulduk. Bir önceki gittiğimiz yerin çok turistik olması açıkcası bizim modumuzu düşürmüştü zaten. Bize burada yaşayan insanların olduğu bir yere gitmek daha cazip geldi. Restorana girdiğimizden itibaren Türkçe konuşmamız herkesin dikkatini çekti ve bu garip bakışlar altında siparişimizi verdik. Ne yediğimizi de aşağıda resimle (üzülerek!) paylaşıyorum. Yemek paylaşımlarını ne zaman görsem canım çeker. Ondan bana sövenleriniz varsa sizleri de anlıyorum arkadaşlar...


Kaliforniya gezisinde en çok aklımda kalanlar yediklerimiz olabilir
IMG_4763.JPG


Herneyse, yemeğimizi de yedik ve yola koyulduk. Tamı tamına 2 saat boyunca çölde araba kullandım. Arabayı bi ara kenara çekip elimi yüzümü yıkama gereksinimi duydum çünkü uçsuz bucaksız bu yolda bu kadar sürmek bile yormuştu beni. 15 dakikalık molamız esnasında bir tane araba bile geçmedi yanımızdan. Hayatımda görmediğim kadar fazla yıldız gördüm bu arada. Bir yarım saatlik yol ardından karşımıza bir motel/market çıkıverdi. Yaşam belirtisi görmek bile sevindirici olmasına rağmen markete girdiğimde fikrim değişti. Bu noktadan sonra artık gezi yazısından çok bir anektot yazısına dönüyor. Ben gezi için burdayım diyorsanız aşağıdaki hikaye çok ilginizi çekmeyebilir. Ama bir şans verin derim ben :)


A Ghost Town that is not Dead Yet


Nüfusu sadece 200 olan bu çölde bir mekana rastlamamız sevindirmişti bizi. Markete girdim ve girmemle beraber kapının üzerindeki ziller birbirine vurarak gelişimin habercisi oldu. Girer girmez marketin içini süzmeye başladım. İs tutmuş duvarlarla çevrili markette çok da fazla bir şey yoktu aslında. Birkaç kez seslenmeme rağmen kimse ilgilenmedi. Acaba sahibine bir şey mi olmuştu?

Olsa da yardım edebilecek kimse var mıydı buralarda?

Hemen telefonuma sarıldım...Çekim gücünü gösteren çubuklardan hiçbiri yoktu ortalarda. Maalesef telefon da çekmiyordu. Arkadaşım da tuvalete gitmişti. Panikledim, tam çıkıyordum ki arkadan birisi "buyrun" diye seslendi...

Kahve alacaktım da...

Dedim o anda. Dükkanın sahibi beni anladı fakat elini kapıya doğru kaldırdı. İşaret parmağıyla kapıyı gösteriyordu adeta. Şaşkınlığımı gizleyemedim. Belki de misafirleri sevmeyen bir yere gelmiştik. Panik ikinci kez vurdu beynime, napıyoruz biz burada derken, marketin sahibi dedi ki

Kahve tabletleri kapının ordaki kutunun içerisinde!

Yok yere strese sokmuşum kendimi. Tabletlerden birini aldım, kahve makinesinin tabletle çalıştığını ilk başta görmemiştim bile. Netleşti bir anda her şey. Çok film izlemişim ben dedim kendi kendime. Koydum makineye yaptım kahvemi. Bozuk param olmadığı için gidip arkadaştan aldım ödedim kahveyi. Önyargı çok kötü bir şey arkadaşlar. Senelerdir binbir türlü mekana ortama girmeme rağmen her zaman insanın içerisinde olan bu saçma sapan korkular çoğu şeye önyargıyla yaklaşmamıza neden oluyor. Korkularımızla yüzleşene kadar da farketmiyoruz gerçek anlamda neyin ne olduğunu.

Mekanın sahibiyle konuştuk biraz. Eskiden çok popülermiş buralar fakat yeni yollar yapıldıktan sonra insanlar uğramaz olmuş. 5 dakika önce korktuğum adam çok tonton bir amca oluverdi bir anda. Kahve parasını aldığım arkadaşla marketten çıktığımda da beraber bir resim çekildik hatıra niyetine. İkimizin yüzünden de çok net anlaşılıyor ne kadar tedirgin olduğumuz. Resmi paylaşmayacağım çünkü arkadaş paylaşmamı istemedi.

Bu yazımın da sonuna gelmiş oluyorum böylece. Bu yazımda biraz tarzımı değiştirdim, sadece bir gezi yazısı olsun istemedim. Değerli yorumlarınızı bekliyorum. Bir sonraki yazı da Vegas gezisi olur diye düşünüyorum.

Sağlıcakla kalın,
@steinhammer

H2
H3
H4
Upload from PC
Video gallery
3 columns
2 columns
1 column
14 Comments